26 Ekim 2009 Pazartesi

BİR YABANCILAŞTIRMA HİKAYESİ

BİR YABANCILAŞTIRMA HİKAYESİ

TÜRKİYE'DE GAYRIMÜSLİM CEMAATLERİN VAKIF VE TAŞINMAZ MÜLKİYET SORUNU

DİLEK KURBAN KEZBAN HATEMİ

TESEV TÜRKİYE EKONOMİK VE SOSYAL ETÜDLER VAKFI

DEMOKRATİKLEŞME PROGRAMI


''Osmanlı döneminde nüfusun önemli bölümünü oluşturan Gayrimüslimler, özellikle 1915 Olayları ile 1923 Nüfus Mübadelesi sonucunda büyük bir nüfus kaybına uğramıştı.Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan Batılı devletler, kurulmakta olan cumhuriyet yönetimine, geride kalan az sayıda gayrimüslim nüfusu korumaya alması için baskı yapmış, Ankara Hükümeti'ni Müslüman olmayan vatandaşlarına yasal ayrıcalık tanımak zorunda bırakmıştır.

Netice olarak, Lozan'dan sadece üç ay sonra kurulan cumhuriyet yönetimi, sınırları içerisinde kalan gayrimüslim nüfusa oldukça gönülsüz olarak da olsa azınlık statüsü vermiş, antlaşmada tanınan hakları koruyacağına dair bağlayıcı yasal taahhütler altına girmiştir.

Yaşadıkları ağır nüfus kaybı sonucunda ekonomik güçlerini de büyük ölçüde yitiren gayrimüslimler açısından, Lozan'da edindikleri azınlık hakları,bu topraklarda yaşamaya ve kültürlerini,dinlerini ve dillerini yaşatmaya devam edebilmelerini sağlayacak bir can simidi olarak büyük önem taşımıştır. Ancak Lozan'dan çok kısa bir süre sonra ,devletin vermek zorunda bırakıldığı hakları uygulama niyetinin aslında olmadığı ortaya çıkmaya başlamıştır. 1926 tarihli Medeni Kanun'dan sonraki tasarruflar ve bir dizi yasa ve uygulamayla Lozan'da verilen haklar çeşitli istisnalara, sınırlamalara tabi tutularak budanmış,çoğu zaman uygulamada yararlanılamaz hale getirilmiştir.Bu durum,Yunanistan ile Türkiye arasında Kıbrıs krizinin yaşandığı 1960'lardan itibaren artık bir devlet politikası haline gelmiş,Lozan’ın ihlali değil antlaşmaya riayet bir istisna olmuştur.''


Ne yazık ki okuduğunuz alıntı bir gerçek...

Ben Gencay TUNÇ Ermeni asıllı T.C cumhuru, vatandaşı....

1)Ankara Hükümeti'nin Müslüman olmayan vatandaşlarına yasal ayrıcalık tanımak zorunda bırakılmış olmasını,
2)Lozan'dan sadece üç ay sonra kurulan cumhuriyet yönetiminin ,sınırları içerisinde kalan Gayrimüslim nüfusa oldukça gönülsüz olarak da olsa azınlık statüsü vermesini,antlaşmada tanınan hakları koruyacağına dair bağlayıcı yasal taahhütler altına girmiş olmasını,
3)Lozan Antlaşmasını ,bu topraklarda yaşayabilmek ve kültürümü,dinimi ve dilimi yaşatmaya devam edebilmek için bir can simidi olarak görmek ve ve bu nedenle Lozan'a sığınmayı;

Öncelikle bir T.C. vatandaşı ve insanlık onuru adına reddediyorum...Reddediyorum zira ben hiçbir hususta ve konuda ''zorunda bırakılmış olmayı'',''gönülsüz olarak da olsa azınlık statüsü kapsamına'' alınmış olmayı, sevdiğim topraklarda yaşamak,dinimi ve dilimi yaşatabilmek için devamlı olarak Lozan Antlaşmasına sığınmak zorunda kalmayı kabul edemem, kabul etmiyorum ve de kabul etmeyeceğim..

Ben sevdiğim topraklarda hür ve özgürce yaşamak,dinimi ve dilimi yaşatmak ,çoğunluk tarafından gönüllü olarak T.C vatandaşı olarak kabul görmek, asırlardır bu topraklarda yaşamını sürdürmüş olan atalarım ve şahsım adına gönülden arzu ediyor ve istiyorum.. Hatta fazlası ile hak ettiğime inanıyorum..

Bundan böyle yasal ayrıcalıklara tabi olmayan bir T.C vatandaşı, Cumhuriyetin ve Üniter devletin bir ferdi olarak algılanmak istiyorum.. Algılanmak ve algılandığımı hissetmek istiyorum.. Beni böyle algılayın ve bunu bana hissettirin, beni inandırın.. Bu inanç bana ve benim gibi düşünenlere yetecektir. Benim hiçbir başka ''AÇILIM''a ihtiyacım yok.. İhtiyacım olan açılım ''sevdiği topraklarda hür ve özgürce yaşamak,dinini ve dilini yaşatmak,çoğunluk tarafından gönüllü olarak Cumhuriyetin ve Üniter devletin bir ferdi olarak''algılanmaktan başka bir şey değil.. Bu açılıma isim aramayın ''TÜRKİYE AÇILIMI'' demek yeterli..Devletin vatandaşına dil,din, ırk, sınıf farkı gözetmeksizin açılması, yeniden vatandaşı ile bağlarını kuvvetlendirmesi,vatandaşını bir ebeveyn şefkati ile bağrına basması.. Sağı,solu,liberali,demokratı globalleşen dünyada globalleşmeyi kendi içimizde başaramazsak, Globalleşen Dünya'ya entegrasyondan bahsedebilir miyiz?

Ben sevdiği topraklarda hür ve özgürce yaşamak,dinini ve dilini yaşatmak,çoğunluk tarafından gönüllü olarak Cumhuriyetin ve Üniter devletin bir ferdi olarak algılanmak istiyorum...Lozan'sız!!

Gencay Tunç
Çay Boyu Mevkii no 1
Hacıahmetler Köyü
Mengen / Bolu

6 Ekim 2009 Salı

Bolu'da Tarım Dergisi / 8. Sayı - Temmuz Ağustos 2009

Konumuz Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Bolu Tarım İl Müdürlüğü yayın organı olan ve 2 ayda bir yayınlanan BOLU'DA TARIM dergisinin Temmuz Agustos 2009 aylarına ait 8inci sayısı..Ne olacak demeyin lütfen okumaya devam edin....

Bahse konu derginin Sahibi Bolu Tarım İl Müdürlüğü adına Bolu Tarım İl Müdürü pek muhterem MEHMET ALTUN...

Hani şu Mengen Hayvancılık Gıda Et Mamulleri Madencilik ve Turizm San ve Tic.A.Ş Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Gençay Tunç tarafından yazılmış olan 05.02.2009 tarihli İHBAR DİLEKÇESİ ve eki belgelerde Bolu Tarım İl Müdürü MEHMET ALTUN hakkında ileri sürülen iddiaların incelenmesi sırasında Bakanlık Müfettişlerince tespit edilen 657 sayılı DMK nın 125/B-a maddesinde belirtilen '''....kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kusurlu davranmak..'' fiiline isabet eden eylemi nedeniyle KINAMA cezası ilşe tecziye edilen ...

Daha da ilginçi bahse konu derginin YAYIN KURULU üyeleri arasında diğer pek bir muhterem ALİ ŞENTÜRK'ün bulunması..
Hani şu Mengen Hayvancılık Gıda Et Mamulleri Madencilik ve Turizm San ve Tic.A.Ş Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Gençay Tunç tarafından yazılmış olan 05.02.2009 tarihli İHBAR DİLEKÇESİ ve eki belgelerde Bolu Tarım İl Müdürü MEHMET ALTUN hakkında ileri sürülen iddiaların incelenmesi sırasında Bakanlık Müfettişlerince tespit edilen 657 sayılı DMK nın 125/A-a maddesinde belirtilen '''....görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde ...kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak'' fiiline isabet eden eylemi nedeniyle UYARMA cezası ilşe tecziye edilen ...

Bu her 2 müstesna Beyefendilerden birinin Sahibi ve bir diğerinin de Yayın Kurulu Üyesi oldukları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Bolu Tarım İl Müdürlüğü yayın organı olan ve 2 ayda bir yayınlanan BOLU'DA TARIM dergisinin Temmuz Ağustos 2009 aylarına ait 8inci sayısına gelin hep bereber bir göz atalım..

Bahse konu derginin 2nci sayfasında BOLU TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜNÜN kocaman bir amblemi ,hemen karşı sayfasında 3ncü sayfada ise Bolu Valisi H.İbrahim AKPINARI makamında gösteren bir resim bulunmakta..

Lafı evirip çevirmeden burada vurgulamak istediğim hususu açıklayayım.. Sayın Valikik Makamının Bolu Tarım İl Müdürü MEHMET ALTUN hakkında gerek tarafımızdan gerekse BOLU Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığınca Valilik Makamına tevdi edilen Mehmet Altunla ilgili şikayetlerin yasal ve idari yönden detaylı olarak tetkik edilmesi talebini dikkate almadan bahse konu dilekçeleri cevaplamak üzere Bolu Tarım İl Müdürülüğü makamına havale etmesi..Böylece her iki Tüzel kişiliği bir şekilde KADIYI KADIYA ŞİKAYET ETMEYE mecbur bırakmış olması...Acaba neden?

Evet hal böyle olunca da Bolu Tarım İl müdürü pek muhterem MEHMET ALTUN Valilik makamına olan şükran borcunu ödemek için tabii ki Sayın Valinin resmini bahse konu Derginin SAHİBİ sıfatı ile derginin 3ncü sayfasına bastırtır..Benim resmimi bastıracak değil ya..Vıcık vıcık yağcılık kokan bu hareketin Valilik makamına olan şükran duygularının haricinde ( Valilik Makamınca idari ve yasal yönden tahkikat başlatılmamış olması sebebi ile) ÖRTÜLÜ bir Valim aman beni koru mesajı da olabilir mi ?? Yorumunu sizlere bırakıyorum..

Eğer Vali resmini derginin 3ncü sayfasında yayınlamak bir adet ve gelenek ise pek muhterem MEHMET ALTUN Tarım İl Müdürü olarak göreve başladığı 27.09.2007 tarihinden bu yana Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Bolu Tarım İl Müdürlüğü yayın organı olan ve 2 ayda bir yayınlanan BOLU'DA TARIM dergisinin kaç adetinde selef Vali Ali Serindağın ve halef Vali Halil İbrahim Akpınarın resmlerine yer verdi.. Pek Muhterem MEHMET ALTUN'un Bolu Tarım İl Müdürü olarak göreve başladığı 27.09.2007 tarihinden bu yana bahse konu dergi nin 8nci sayısının yayınlanmış olması ,bu derginin pek muhterem Mehmet Altun zamanında yayına girdiğini göstermekte..
Güzel bir yöntem.. En büyük mülki amirce tahkikata uğramamak için uygulanan akıllıca bir yöntem olduğu hususunda sizlerin kanaatinin ne olacağını merak ediyorum..

Yerçekimi kanununa istinaden hiçbirşeyin HAVADA kalmayacağı (Newton Kanunu) malum iken ,ben ağacı sallamaya devam edeceğim..ta ki çürük elmalar yere düşene kadar...

13 Eylül 2009 Pazar

13.09.2009 Hürriyet Gazetesi

Domuz Çiftliği için ölüm orucu


Mutlu YUCA-Yurdaer ÖZTÜRK /BOLU DHA
13.09.2009



BOLU'nun Mengen İlçesi'nde domuz eti işleme tesisi kurmak isteyen Ermeni asıllı Türk vatandaşı 55 yaşındaki Gençay Tunç, Dünya Bankası'ndan 125 bin dolar hibe almaya hak kazandı. Gençay Tunç, 4 yıldır bürokratik engeller nedeniyle krediyi almayı başaramayıp, yüzde 80'inini tamamladığı tesisi işletmeye açamayınca ölüm orucuna başladı.

Ormanda vurulup çürümeye terk edilen yaban domuzlarının ekonomiye kazandırılması için 2005 yılında 350 bin dolar yatırımla Türkiye'nin ilk entegre domuz eti işleme tesisini açmak isteyen Gençay Tunç'un hazırladığı proje Dünya Bankası'ndan 125 bin dolar hibe almaya hak kazandı. 30 Kasım 2006'da Bolu Tarım İl Müdürlüğü'nün "Köy Bazlı Katılımcı Yatırım Programı" kapsamına alınan proje için gerekli olan hibe sözleşmesi imzalandı. Gençay Tunç'un imzaların atılması üzerine Mengen'in Gökçesu Beldesi'nde fabrika için 7 bin metrekare arazi satın aldı. Tesis için gerekli olan mevzi imar planlarının 10 Ocak 2007'de İl Genel Meclisi tarafından onaylanmasının ardından Gençay Tunç fabrika inşaatına başladı. Tesisi bir an önce bitirmek isteyen Gençay Tunç, yıllık 350 ton üretim kapasitesine sahip olacak fabrikanın yüzde 80'lik kısmını tamamladı.

Bu sırada, Bolu İl Genel Meclisi tarafından onaylanan imar planına AKP'li İl Genel Meclisi üyeleri Zeki Ozulluoğlu ve Rıdvan Erdoğanlı, Sakarya Bölge İdare Mahkemesi'ne mevzi imar planlarının iptali istemiyle dava açtı. Mahkeme,12 Eylül 2007'de yürütmeyi durdurma istemini reddetti. Bunun üzerine Gençay Tunç inşaat ihalesini gerçekleştirerek, 9 Kasım 2007'de Tarım İl Müdürlüğü'nün onayına sundu.

Tarım İl Müdürlüğü ise 31 Aralık'ta bazı belgelerin eksik olması gerekçesiyle inşaat ihalesini iptal etti. İnşaat ihalesi tamamlanmadığı için şimdiye kadar Dünya Bankası'nın hibesinden yararlanamayan Gençay Tunç, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na onay belgeleri ve mahkeme kararlarını göndererek Tarım İl Müdürlüğü'nden şikayetçi oldu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan gelen müfettişler yaptıkları incelemenin sonunda Gençay Tunç'u haklı buldu. Bakanlık, 28 Nisan 2009 tarihinde Bolu Tarım İl Müdürü Mehmet Altun'a kınama ve uyarma cezası verirken, Tarım İl Müdürlüğü Destekleme eski şube müdürü Teoman Bozoğluer, Destekleme Şube Müdür Vekili Ali Şentürk ve Ziraat Mühendisi Mehmet Tükenmez'e de uyarma cezası verdi.

Tesis için gerekli izinleri alamayan Gençay Tunç, Mengen'de bulunan tek katlı evinde ölüm orucuna başladı. Evinin ve otomobilinin camlarına, "Suçu sadece yatırım yapmak olan şahsıma ve şirketim olan Mengen Hayvancılık A.Ş'ye karşı devletin belli kurumlarınca özellikle Tarım İl Müdürü Mehmet Altun tarafından yürütülen yıldırma ve baskı politikalarını protesto etmek için 9 Eylül tarihi itibariyle gayrikabili rucu ölüm orucuna başladığımı tüm dostlarımın bilgi ve dikkatlerine sunarım" yazıları astı.

Yaban domuzlarının vurularak ormanda çürümeye terk edildiğini ve leşlerinin insan sağlığı için tehdit oluşturduğunu belirten Gençay Tunç, "2005 yılında domuz eti kesim ve işleme tesisini açmak için yola çıktım. O günden bu yana karşılaşmadığım zorluk kalmadı. Bürokratik engellemeler, mahkemeler ve keyfi kararlarla 4 yıldır tesisi açamadım. Tüm belgelerim tamam olmasına rağmen gerekli izinler çıkmıyor. Burası 250 kişiye istihdam sağlayacak ve ek binalarla birlikte çok ciddi bir yatırım olacaktı. Etinden, tüyünden ve derisinden ülke ekonomisine yıllık 1.5 milyon dolarlık bir katkı sağlamanın kime ne zararı var. Entrikalarla yapılan tavırlar beni çok üzüyor. Ama her nedense birileri bunu engelliyor. Artık tek çarem ölüm orucuna başlamak oldu. Benim geleceğim bu. Evladımın geleceği bu. Ben artık ölümü bile göze aldım" dedi.

1 Mart 2008 Cumartesi

01.03.2008 Milliyet Gazetesi

http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=500710


Domuz eti tesisi kuracaktı başına gelmeyen kalmadı

Tuğba Tekerek


Gencay Tunç, vurulup çürümeye terk edilen domuzlara milli servet deyip tesis kurmaya girişti. Tehditlerle, davalarla, engellerle karşılaştı. Tunç 1.5 yıllık süreçte neredeyse hiç yol alamadı
‘Neden bir milli serveti ekonomiye kazandırmayalım’ diyerek Bolu Mengen’de domuz eti işleme tesisi kurmaya girişen Gencay Tunç bir yılı aşkın süredir ölüm tehditleriyle ve hakkında açılan davalarla uğraşıyor. Tunç, projenin gerçekleşmemesi için önüne bürokratik engeller de çıkartıldığını söylüyor. 350 bin dolar yatırımla kurulacak olan Türkiye’nin ilk entegre domuz eti kesim ve işleme tesisi Dünya Bankası’ndan (DB) 125 bin dolar hibe almaya hak kazandı. Ancak, inşaat ihalesi hala tamamlanamayan proje eylüle kadar bitmezse hibe alınamayacak. Türkiye’de şu anda hiç ruhsatlı domuz çiftliği ve kesimhanesi bulunmuyor.
‘Devleti yanımızda istedik’
Projenin hikayesi şöyle:Çiftçilerin tarlalarını korumak için yaban domuzlarını vurduklarını, bu hayvanların çürüyüp insan sağlığına tehdit oluşturduğunu düşünen Tunç ‘çürüyen milli serveti’ 1 milyon dolar ihracat gelirine dönüştürmek için Mengen Keiler adlı şirketiyle bir proje geliştirdi. Ermeni asıllı Tunç, DB hibesinden yararlanmak üzere 2006’da Tarım Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlığa hibe sağlamaktan çok ‘devleti yanında görmek’ istediği için başvurduğunu belirten Tunç, DB’nin desteğini sağladı. Projesi, köylerde yerel kalkınmayı teşvik etmek amacıyla desteklenen projelerden biri olmaya hak kazandı. 30 Kasım 2006’da hibe sözleşmesi imzalandı.
Önce onayladı, sonra dava açtı
Anlattığına göre zorlu süreç de bundan sonra başladı. Tunç’a bir yandan ‘çarmıha germe’ tehditleri gönderilirken bir yandan da yerel medyada, internet sitelerinde hakkında olumsuz haberler çıktı. ‘Bu işi başlatan’ Saadet Partisi Bolu İl Başkanı Abdullah Uzun çeşitli toplantılarda projenin “manevi değerlere aykırılığını” anlattı.Bu arada projenin Bolu İl Özel İdaresi İl Genel Meclisi tarafından onaylanan imar planına karşı dava açıldı. Tunç’a göre davayı açan İl Genel Meclisi üyesi iki kişi AKP’ye yakın kişiler.
4 ay sonra gelen cevap
12 Eylül 2007’de mahkeme projede yürütmeyi durdurma istemini reddetti. Bunun üzerine, Tunç DB prosedürüne göre inşaat ihalesini gerçekleştirdi. İhale sonucunu 9 kasımda Tarım İl Müdürlüğü’nün onayına sundu. Ancak Tunç’a göre, 5 günde cevap gelmesi gerekirken 1 ay boyunca olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap gelmedi. Sonuçta, ihaleden yaklaşık 3 ay sonra, 31 aralıkta bazı belgelerin eksik olması gerekçesiyle inşaat ihalesi iptal edildi. “Bolu Tarım İl Müdürü’nün üzerinde siyasi baskı olduğunu duyuyoruz” diyen Tunç’a göre Müdür projenin gerçekleşmemesi için elinden geleni yaptı. Örneğin Tarım Bakanlığı’nın “Yatırım işlemlerinin devam ettirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır” diyen yazısı müdürlük tarafından Tunç’a iletilmedi. Ayrıca, önce “Yatırımcı proje gereği taahhütlerini yerine getiriyor” diyen müdürlük sonra ihale evraklarını inceleme kararı aldı.
‘Eften püften sebepler’
İnşaat ihalesinin ‘eften püften sebepler’le iptal edildiğini syleyen Tunç bu durum karşısında tepkisini şöyle dile getiriyor: “Bu şu demek: Gözünün üzerinde kaşın var, kaşının üzerinde alnın var, alnının üzerinde saçın var; sen ne yapsan, ağzınla kuş tutsan ben sana bu işi yaptırmayacağım” . İnşaat ihalesi tamamlanmadığı için şimdiye kadar DB’nin hibesinden kullanamayan Tunç’un, projesini eylülde tamamlaması gerekiyor. Proje eğer eylülde bitmezse hibe iptal edilecek. “Ben yanlış bir şey yapmıyorum ki” şeklinde konuşan Tunç gerekirse hibeyi almadan, “sonunda ölüm bile olsa tesisi kuracağım” diyor.

Domuz yarasından kedi maması
Tunç, Türkiye’nin fırça yapımı için ithal ettiği domuz kılına binlerce dolar ödediğini belirterek entegre tesiste domuzun kılından da faydalanılcağını söyledi. Projeye göre et olarak kullanılamayacak olan domuzun yaralı yerleri de kedi - köpek maması yapımında kullanılacak. Tunç, domuz eti ve ürünleri ihracatıyla yılda1 milyon dolar gelir elde etmeyi hedefliyor.

‘Ya Ermeni ya da...’
Gencay Tunç’a hitaben hakaret dolu pek çok mesaj yazıldı. Bir internet sitesinde yer alan okur yorumu şöyle:“Sayın Genel Müdür Gencay Tunç Bey;Sen bu ülkenin yetiştirdiği biri olamazsın. Sende zerre kadar müslüman kanının olduğuna inanmıyorum. Ya Ermeni ya da sapık bir tohumun türemesisin. Ülkeye ekonomik katkı yapacak diye domuz satmayı mubah gören bir insan aile ekonomisine katkı yapsın diye acaba karısını ve kızını satmayı mubah görebilmeli mi? Buna ne cevap verdin çok merak ediyorum. Bu ülke senin gibi para için, menfaat için kutsal değerini satsınlar diye şehitler vermedi. Bu milletin bugünkü uyuşukluğundan ve vurdum duymazlığından cesaret alıp boyunu aşacak işlere sakın girme. Bir gün bu dualı millet uyanırsa seni o kuracağın domuz çiftliğinde ibreti alem olsun diye çarmıha gererler.”

SP İl Başkanı: Türklerin genleriyle oynanacak
Projeye karşı çıkan Saadet Partisi Bolu İl Başkanı Abdullah Uzun, domuz eti işleme tesisini değerlendirirken, “Türk insanının genleriyle oynanacak” dedi. Mengen’in aşçılarıyla meşhur olduğuna dikkat çeken Uzun, projenin uzun vadede müslümanların domuz etini özümsemelerini amaçladığını belirterek, “Yavaş yavaş bizim Türk insanının genleriyle oynayacaklar. Domuz etini Mengenle bağdaştırıp mutfak kültürüne de girecek” dedi.Çevresel nedenlerle de projeye karşı olduklarını söyleyen Uzun, domuz etinin gayrimüslimlerin yaşadığı bölgelerde satılabileceğini ama tüm marketlerde satılmasına karşı olduklarını belirtti.

‘Evrak tamamlanmazsa proje iptal olur’
Bolu Tarım il Müdürlüğü, Tunç’un iddialarını reddediyor. Müdürlükten üst düzey bir yetkili, yatırımcının proje kapsamında vermesi gereken evrakta eksiklik olduğunu, bu nedenle hibe dilimlerinin salınmasının mümkün olmadığını belirtti. İnşaat ihalesinin yenilenmesi gerektiğini söyleyen yetkili, “Evrakı eksik olduğu için iptal edilen projeler var, bu proje de iptal edilebilir” dedi.

3 Mart 2007 Cumartesi

03.03.2007 Referans Gazetesi

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=60679


İşadamının domuz inadı Mengenli aşçılara takıldı

03.03.2007 Metin Can Haber


Kayserilileri birbirine düşüren 'seks shop'un ardından şimdi de Bolular ikiye bölündü. Boluluları ikiye bölen ise bölgede kurulacak olan Türkiye'nin ilk entegre domuz eti işleme tesisi. İstanbullu işadamı Gencay Tunç tarafından kurulacak tesise Mengenli aşçılar "imajımız bozulur", siyasiler "dinen haram" diye karşı çıkıyor. Ancak Tunç, aldığı "ölüm tehitleri"ne bile aldırmadan, "çok karlı bir yatırım" dediği tesisinin inşatına yakında başlayacak.

İstanbullu işadamı Gencay Tunç yıllardır hobi olarak avcılıkla uğraşıyor. Domuz avına çıkan Tunç'un, vurduğu hayvanlar için "bunları ekonomiye nasıl kazandırırım" sorusu kendisini Türkiye'nin ilk domuz eti entegre tesisini kurmak için harekete geçirmiş.
İşadamının 350 bin dolarlık bir yatırımla 50 dönüm arazi üzerine yapacağı tesis, aşçıları ile ünlü Bolu Mengen'de kurulacak. Ancak domuz eti entegre tesisi kurmak için tüm resmi makamlardan kurulum izinlerinin yanı sıra projesi için Dünya Bankası'ndan da kredi almayı başaran Tunç'un önünde büyük bir engel var: Bolu halkı ve Mengenliler...
Domuz işleme tesisi Bolu'yu adeta ikiye bölmüş durumda. Tartışmada siyasilerin başını çektiği bir grup, domuz eti işleyecek olan tesise başta dinen "haram" olmasını göstererek, adeta savaş açtı. Ünlü Mengen aşçılarını ise domuz işleme tesisinin "imajlarına" zarar vereceği korkusu sardı.
Bolu halkı Tunç'u yatırım kararından vazgeçirmek için her türlü yolu deniyor. Tepki o kadar büyük ki Tunç, ölüm tehditleri bile aldığını söylüyor. Ama yine de Tunç'un yatırımdan vazgeçmeye niyeti yok. "Domuzun her yeri kullanılıyor. Alıcısı da hazır. Çok karlı bir iş. Niye vazgeçeyim" diyen Tunç'un Bolu Mengen'deki sıradışı ürün üretme planları bununla da sınırlı değil. Tunç domuz etinin ardından salyangoz ve kurbağa bacağı gibi ürünlerde işleyeceğini söylüyor.

25 kişi iş sahibi olacak
35 yıldır avcılık yapan Gencay Tunç, plastikten tekstile birçok alanda yatırımları olan bir işadamı. Projesine Dünya Bankası’ndan da kredi bulmayı başaran Tunç, özellikle yaban hayat açısından önemli potansiyeli olan Bolu Mengen'i de yatırım adresi olarak seçiyor.
Gerekli izinleri alan işadamı yatırıma başlamak üzereyken, yatırımın Bolu'nun yerel gazetelerine taşınması işleri bölge halkını ikiye bölen tartışmanın da başlangıcı oluyor.
"Kimse hamasi milliyetçilik yapmasın. Bu saçma karşı çıkışlar bizi ileri değil, geri götürür. Haram diye Türkiye`yi ve Mengen`i bu gelirden alıkoyamayız" diyen Tunç, üzerine basa basa domuz etinin atıl bir servet olduğunu söylüyor.
Tunç, "Hükümet 2006 Temmuz ayında AB yasalarına göre Gıda Kodeksi yönetmeliğini değiştirdi. Domuzlar da büyükbaş hayvancılığa giriyor. Bunlara Ziraat Bankası da kredi veriyor. Halk zaten işsiz. Köylü zaten geçinemiyor. Çiftçilerimiz, yaban domuzlarının tarlalara verdikleri zarar nedeniyle mağdur. Bununla birlikte avlanan domuzlar olduğu gibi ortalıkta bırakılıyor, derelere atılıyor. Birçok hastalığa yol açabilecek kadar tehlike saçıyor. Bizim amacımız çiftlik kurup domuz yetiştirmek değil, dünya HACCP düzeyinde üretim yapmak. Belgesi olan ve avcılık kulübüne üye avcıların avladıkları domuzların etleri işlenerek yurt dışına ihraç edilecek. Yılda 1 milyon dolarlık ihracat yapmayı planlıyoruz. Kurulacak tesis 25 kişiye iş imkanı sağlayacak" diyor. Tunç, üretim tesisin kurulması için geçtiğimiz hafta Mengen Belediye Meclisi'nden de iznin çıktığını kaydediyor.

Damak tadımız bozulur
Mengenliler domuz işleme tesisinin yeterli kontrolü sağlanmadığı takdirde piyasaya kaçak et karışabileceğini savunuyor. Ayrıca tesisin su kenarında kurulacak olması sebebiyle Büyüksu’nun daha da kirlenme tehlikesi de başka bir itiraz olarak öne çıkıyor. Mengenli aşçılar, "Bu etleri de sığır etinin altında fiyata sığır eti ile karıştırıp satabilecekler. Bu da Mengen'in tüm şanını alıp götürecek" diyor.
Saadet Partisi İl Başkanı Abdullah Uzun ise kurulacak tesise karşı olduklarını söyleyerek, "Mengen, mutfağı ile ünlü ve Türkiye’nin yemek kültürünü belirleyen, aşçılarını yetiştiren bir ilçe. Bu kültüre domuz eti eklenmek isteniyor. Bu yüzden Mengen’de domuz eti işleme fabrikasının kurulacak olmasının bir anlamı var. Bu kültürü yok etmek" diyor. Esnafın geçim sıkıntısından yaralanan bazı kesimlerin at, eşek etlerini kasaplara yasadışı yollardan, ucuz sığır eti diyerek sattığını söyleyen Abdullah Uzun, "Artık domuz da bunlardan biri olacak" diyor.

Yerel yönetim tesisi destekliyor
Mengen Belediye Başkanı Yurdakul Eröz, Bolu kamuoyunda haftalardır geniş bir şekilde tartışılan domuz eti işleme tesisi hakkında olumlu düşüncelere sahip. "İşletme 25 kişi civarında istihdam yaratacak diyen Eröz, "Üretim dünya standartlarında olacak. Bu yüzden bir sorun çıkmaz. Bu tesiste işlenecek domuzlar sadece Bolu ve çevresinde değil, Türkiye genelinde avlanan domuzların buraya pazarlanması şeklinde olacak" diyor. Bolu Tarım İl Müdürü Mustafa Odabaş, "Günlük 1,5 tonluk bir üretim yapacak tesisi yöremize kazandırmaya çalışıyoruz" diyor.
Mengen'e sadece domuz değil salyangoz ve kurbağa bacağı gibi egzotik ürünleri işleyen bir tesis kazandırılacağını anlatan Odabaş, tesisin sadece domuz değil salyangoz ve kurbağa bacağı gibi egzotik ürünleri işleyen bir yer olacağına dikkat çekiyor.
Bolu’nun Mengen, Mudurnu, Göynük ve Yeniçağa ilçelerindeki toplam 90 bin dekarlık alanda domuz tehdidi nedeniyle tarım yapılamadığına dikkat çeken Odabaş, "Bu arazilerin bu tesisler sayesinde tarıma kazandıracaklarını söylüyor. Vatandaşlar vurdukları domuzları tesise getirip işletecekler sadece. Bu tesis ava çıkmayacak, mevcut olanları değerlendirecek" diyerek eleştirilerin haksız olduğunu vurguluyor.

kutu.....
Kayserili girişimciyi de
seks shop yatırımından
kimse vazgeçiremedi

Girişimci Sezai Karakaya tarafından açılan ve Kayseri yerel basınının "Kayseri'ye Neler Oluyor", “Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satılıyor" manşetleriyle okuyucusuna duyurduğu "Kayseri Seks Shop" isimli şube de şehri ikiye bölmüştü. Tartışmalar üzerine Melikşah Belediyesi'nin işyeri ruhsatını iptal ettiği Karakaya, "Bu mağazayı Kayseri'de yaşatacağım. Hatta 4-5 tane daha açmayı düşünüyorum" sözleriyle eleştirilere meydan okumuştu.

Domuz çiftliği kurmak ve etini işlemek çok karlı
Türkiye'de domuz eti 7 Temmuz 2006'dan bu yana Avrupa Birliği'ne (AB) uyum çerçevesinde değiştirilen yasalar ile kasap eti statüsünde değerlendiriliyor. Yani Türkiye'de domuz eti satmak, domuz çiftliği kurmak ya da entegre tesislerde işlemenin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Bu da son yıllarda domuz etine olan yatırımları artırdı. Türkiye'de kayıtlı olarak 25 domuz çiftliği bulunuyor. Çiftliklerde üretilen et miktarı ise yıllık 1 milyon kilogram civarında. Bunun bir bölümü ihraç edilirken önemli bir kısmı da yurtiçinde kullanılıyor. Sadece İstanbul’a günlük giren domuz eti miktarı 30-40 ton.
Yurtdışı ve yurtiçindeki yüksek talebin yanı sıra verimlilik ve kısa sürede kendi amorti için domuz üretimi ve etinin işlemesi karlı bir yatırım olarak girişimcilerin dikkatini çekiyor. Domuzlar bir seferde 15-20 yavru doğuruyor ve bu yavrular kısa sürede gelişiyor. Ayrıca bir domuz, yılda 2 defa doğum yapabiliyor. İstatistiklere göre yeni doğan domuzları yarısı bile ölse 20 yıl yaşayan bir domuzdan "400 yavru” elde etmek mümkün olabiliyor. Dahası bir yavru domuz 4-5 ayda “100 kilo”ya çıkabiliyor. Domuzu “beslemek” de kolay! Çünkü domuz, “cam” dışında her şeyi yiyebiliyor.

En fazla domuz çiftliği İstanbul'da
Türkiye'de kayıtlı 25 adet domuz çiftliği bulunuyor. Bir kısmında kesimde yapılıyor. Ancak entegre işleme tesis bulunmuyor. Öte yandan kayıt dışı faaliyet gösteren çiftliklerin sayısı da oldukça yüksek. Kayıt dışı çiftliklerin sayısının 100'ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Eskişehir, Çorum, Kastamonu, Manisa, Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Erzincan, Adana, Denizli, Bursa, Burdur, Gökçeada, İzmir, Balıkesir, Afyon, Kütahya ve İstanbul domuz çiftlikleri olan iller. İstanbul 11 domuz çiftliği ile ilk sırada yer alıyor.